Fırat Havzasının Klimatolojik Analizi


Çalışmanın Amacı: Fırat havzasındaki su yapılarının bölgenin kar klimatolojisi açısından etkilerinin araştırılması.

Çalışmadan elde edilecek fayda: Oluşturulacak büyük su yüzeylerinin bölge ikliminde meydana getireceği muhtemel etkileri önceden görebilmek.

Çalışmaya Katkı Sağlayanlar: İbrahim UZUNOĞLU, Selami YILDIRIM, Mesut DEMİRCAN

Başlarken;

Bu çalışma üç kısımdan oluşmaktadır.

Kısım –I: Bölgedeki istasyonlar için Mann-Kendall Korelasyon Katsayısı (Trend Analizi) analizi yapılmıştır.

Kısım –II: Bölgedeki istasyonların yıllık toplam kar yağışı miktar, karla örtülü gün sayısı, yıllık ortalama maksimum sıcaklık, yıllık ortalama minimum sıcaklık, yıllık ortalama yağış miktarı ve yıllık ortalama nispi nem analizleri Türkiye ölçeğinde mukayeseli şekilde yapılarak grafik yöntemiyle değerlendirmesine çalışılmıştır.

Kısım –III: Sonuç ve değerlendirme yapıldı.

Fırat havzasındaki istasyonların gösterimi
Şekil 1 Fırat havzasındaki istasyonların gösterimi.

Bir bölgenin yüzey özelliklerindeki değişikliklerin bölgenin iklimini değiştirip değiştirmeyeceği ya da nasıl değiştireceği bölgedeki yeni arazi kullanımı, tarımsal etkinlik ve su kaynakları kullanımı potansiyelinin ve gelecekteki kullanım politikasının belirlenmesi açısından önemlidir. Yüzey özelliklerindeki değişiklikler yeni tarımsal alanlar, ormanlaştırma faaliyetleri, sanayi tesisleri, yerleşim faaliyetleri, sulama sistemleri ya da baraj ve gölet gibi yeni su yapıları şeklinde olabilir. Barajların/göletlerin bulundukları bölgeler için iki türlü iklimsel değişiklikten söz etmek mümkündür. Birincisi bölgedeki yeni su yapılarının (barajlar ve göletler) iklimi değiştirme ihtimalidir. Bunun başlıca nedeninin ise, göl yüzeyi üzerinden geçen hareketli veya durgun haldeki hava kütlesi ile su tabakası arasında, sıcaklık ve nem farkından dolayı sürekli bir ısı ve kütle transferinin olması söylenebilir. İkincisi ise, küresel iklim değişikliğinin bölge ikliminde değişikliklere yol açabilecek oluşudur. Ancak bu iki unsurun yanı sıra bölgedeki diğer değişikliklerin (yeni tarım arazileri, ormanlaştırma, sanayi faaliyetleri, şehirleşme) de iklimde etkili olduğu ve iklimin kendisinin doğal bir değişkenliğinin bulunduğu akılda tutulmalıdır.

Çeşitli amaçlar için yapılan gölet ve baraj gölleri gibi büyük su kütlelerinin bulundukları bölgedeki iklime etkileri konusunda dünyada ve Türkiye'de çalışmalar bulunmaktadır. Thorntwaite 1956 yılındaki çalışmasında, Rusya’daki Rubinsky Barajı çevresindeki sıcaklık değişiminin çok düşük olduğu sonucuna ulaşmıştır. Çalışmaya göre, bu barajın bulunduğu alanda rüzgar hızı iki kat artmış ancak bu sadece gölün kıyısı ile sınırlı kalmıştır. Başka bir çalışmada (Oliver, 1973), ABD’nin güney batısındaki kurak alanda oluşturulan yapay göllerin çevre ikliminin değişiminde çok küçük etkiye sahip olduğu rapor edilmiştir.

2001 yılında Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından GAP için DMİ Genel Müdürlüğü ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ne ortaklaşa yaptırılan çalışmaya göre, GAP bölgesinde yer alan istasyonlarda yıllık ortalama sıcaklıklarda sonbahar dışında çoğunlukla bir ısınma eğilimi egemendir. Uzun süreli yıllık toplam yağış miktarlarında kış mevsiminde genel bir azalma eğilimi ve yaz ve kısmen sonbahar mevsiminde bir artış eğilimi gözlenmektedir. Nispi nem dizilerinde ise, çalışmada kullanılan çoğu istasyonda, yıllık, yaz ve sonbahar değerlerinde artma eğiliminin olduğu vurgulanmıştır. Bu artışlara, sıcaklık dizilerindeki kuvvetli ısınma ve yağış dizilerindeki genel artış eğilimine ek olarak, GAP bölgesindeki su yapılarının ve sulama etkinliklerin bölge iklimi üzerine yapmış olacağı etkiyle açıklanabileceği sonucu yer almaktadır. Çalışmada, özellikle kurak alanlarda oluşturulan büyük su kütlelerinin bulundukları yerin albedosunu (yüzey özelliği) belirleyen nemlilik, pürüzlülük, bitki örtüsü özellikleri ile atmosferin yere yakın bölümünde oluşturabileceği değişikliklerin uzun dönemde bölge ikliminde değişikliklere neden olabilecek güçte olduğu belirtilmiştir.

Tonbul 1986, “Elazığ ve Çevresinin İklim Özellikleri ve Keban Barajının Yöre İklimi Üzerine Olan Etkileri” adlı çalışmasında bu büyüklükteki su kütlelerinin çevre iklimi üzerine azda olsa etkiler yaptığının bilindiğini, bu etkinin karasal iklime sahip sahalarda, yöre ikliminin çevresine oranla, nemli ve ılıman bir yapıya bürünmesi şeklinde kendini göstermesinin beklenebileceğini, Keban Barajının çevre iklimine etkileri için böyle bir etkiyi açık bir şekilde ortaya koyabilmek için henüz erken olduğunu ve 25-30 yıl gibi bir sürenin geçmesinin gerektiğini söylemektedir.

Şengün, 2007 çalışmasında, Elazığ ikliminde Keban Barajının yapılması ile 1975 yılı öncesi ve sonrası dönemde belirgin farklılıkların bulunmadığı, bununla birlikte, Doğu Anadolu karasal iklimi etkisi altında olan Keban Barajı yöresi ikliminde, baraj yapımından sonra özellikle kış aylarında (maksimum. ve minimum sıcaklıklardaki değişime bağlı olarak) düşük de olsa bir yumuşamanın olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Yeşilata vd., 2004 çalışmasında ise Şanlıurfa ve Adıyaman illerinde sıcaklık ve nem parametrelerindeki baraj gölü kaynaklı değişim eğilimleri araştırılmış ve bu iki ilde sıcaklık ve nispi nem değerlerinde küçümsenmeyecek düzeyde artış olduğu ortaya koyulmuştur.

Kadıoğlu vd.'nin, 1994 yılında yaptığı “Keban Barajı Öncesi ve Sonrası Çevre İkliminin Fraktal Analizi” isimli çalışmada, Keban, Ağın ve Akçapınar meteoroloji istasyonlarının 1963-1986, 1966-1986 yılları arasındaki gözlem verilerinde pek gözle görülür bir değişmenin olmadığı belirtilmiştir.